En güzel meslek: Öğretmenlik

En güzel meslek: Öğretmenlik

Bildiklerinizi, gördüklerinizi, merak ettiklerinizi çocuklarla paylaşırsınız, deneyimlerinizi çocuklara aktarırsınız, paylaştıkça çoğalırsınız. Çoğalırken çocuklara yeni bakış açıları kazandırır, onların hayatlarında değişim, dönüşüm başlatırsınız. Böyle bir görevi üstlenmek, onların başlangıç noktasında olmak ne kadar da özel!

Şimdi yerimizi alalım ve bizi heyecanla sınıfta bekleyen çocuklarla buluşmaya gidelim.

Gözünüzün önüne sınıftaki herhangi bir günü getirin. Belki yirmi belki de kırk kişilik bir sınıfta öğretmensiniz. Birazdan sınıfa gireceksiniz. Sınıfın tatlı uğultusu kulağınıza geliyor. Bir yandan defter kitaplarını yerleştirmeye çalışıyorlar, bir yandan sıralarına yerleşmeye… Bahçeden koşarak ter içinde sınıfa yetişmeye çalışanlarsa olmazsa olmaz. Hepsi sizi dinlemeye hazır, heyecan içinde. 

Sınıfa yaklaşmanızla birlikte çocuklar sessizleşiyor. Birazdan tam anlamıyla sessizliği sağlayacaksınız ve yerinizi alacaksınız. Sınıfa girdiğinizde ders başlayacak. Pek çoğumuz bu sessiz bekleyişi severiz. Paylaşacak o kadar çok şey var ki! 

Şimdi bu sessiz sınıfa girmeden önce kapının önünde bir dakika durun ve değişimi başlatacağınız bu ortamla ilgili yeniden düşünün. Acaba bu ortam nasıl olmalı? Bu sessizliği bozmak gerekir mi? Sessizliği bozduğunuzda devamı nasıl gelecek? Davranışları ne yönde olacak? Acaba davranışlar değişirse başka neler değişir? Başlatacağınız değişim nerelere uzanır?

Yüzyıllardır eğitimciler ve bilim insanları çocuklar için eğitim ve öğretimin nasıl yapılması gerektiği üzerine konuşmalar yapıyor, bilimsel makaleler yayımlıyor. Eğitime, öğretime, paylaşmaya dair ne çok özlü söz var! Yazılan yazıların ve söylenen sözlerin ortak bir noktası var:  Çocuk en iyi kendi kendine öğrenirse tam anlamıyla öğrenmiş sayılıyor ve kendi yolunu kendi bulduğunda başarılı oluyor. Pasif kalan çocuklar değil; etkileşim içinde olan, öğrenme eylemine aktif katılan çocuklar hayalimiz olmalı.

Belki de sessizlik içindeki sınıflarda, öğretmenden öğrenciye bilgi aktarma işinden vazgeçmek, bu sessizliği bozmak gerek! Sessizliğin bozulması sizi ürkütmesin. Eğer sessizlik bozulur ve çocukların düşünceleri duyulmaya başlarsa, değişim ve dönüşümü de başlattık demektir. 

Çocukların konuşmalarını ve aktif katılımlarını nasıl sağlayacağız? Böyle bir ortamda düzeni sağlamak mümkün mü? Formül basit: Bu sessizliği bozmanın ilk adımı, merakettikleri ya da ilgilerini çeken bir durum hakkında soru sormalarına fırsat vermek. Bu fırsatı verdiğiniz andan itibaren düşünmeye başlarlar. Öğrenme istekleri artar ve bu durum ardı arkası kesilmeyen bir öğrenme hâline, bilgi alışverişine dönüşür. 

İkinci adım, sordukları sorular hakkında arkadaşlarıyla birlikte bir kez daha düşünmelerine yardımcı olmak. Onları grupla birlikte çalışmaya yönlendirmek. Bu durumu gözünüzde canlandırın, hatta kendinizi onların yerine koyun, yani duygudaşlık yapın. Siz de herhangi bir sorunun yanıtını bulmaya çalışırken belirli kurallara ve alışılmış yollara bağlı kalmazsanız, farklı yanıtlar üretebilir ve esnek düşünebilirsiniz. Hatta aklınıza hiç gelmemiş en özgün fikirler bir anda gözünüzün önünde belirir. 

Soru soran, sordukları üzerine düşünen bu sınıfa uzaktan tekrar bakın. Artık siz sahnede değilsiniz. Gözlem yapıyor ve onları izliyorsunuz. Onların kendi düşüncelerini anlamlandırabilmelerine, birlikte çalışabilmek için yol bulmalarına yardımcı oluyorsunuz. Artık yöneten siz değilsiniz. Yönetim, kendi aralarındaki bir öğrenme biçimine dönüşüyor. 

Çocuklar hem bireysel hem de grup çalışmalarında birden fazla fikir oluşturabilir ve farklı çözüm yolları bulabilirler. Bu durumu yönetebilmek için onlara oyunlar oynatın, problem durumları verin, deneyler tasarlatın.

Şimdi en başa dönün. Değişim ve dönüşümün kıyısındasınız. Amacımız çocuklarda, kendi yansımalarımızı görmek değil, onların kendi bakış açılarını kazanmalarına destek olmak. Yöntemse, çocuklarımızı oyuna, sorulara, araştırmaya, hayata dâhil etmek, onlara rehber olmak, yol göstermek.

Çocuklara “En çok neyi merak ediyorsun?” ya da “Etrafında problem olarak gördüğün ve çözmek istediğin bir durum var mı?” diye sorun, onlardan yanıtlarını yazmalarını isteyin ve birlikte fikirlerini tartışın. Ortaya çıkan sonuçlar onlar için olduğu kadar sizin için de sürprizlerle dolu ve her defasında çok etkileyici olabilir.

Fikirlerin havada uçuştuğu, sorgulamanın başrolde olduğu bir sınıf size de onlara da çok iyi gelecek. Eğitim ve öğretim duygudaşlık ve etkileşimli bir anlayış gerektirir. Deneyin ve sonuçları görün!





Paylaş: